22 Kasım 2013 Cuma

Bir Umarsızlığın Şiiri



Korkuyorum kıstaracaklar seni
Köşe başında
Eğri büğrü taş sokaklarda
Elleri karanlık
Zifiri gecenin ayazında
Kıstıracaklar
Yollarda yağmurun pası
Tüm seslerin yitecek sanki
Alacaklar belki bulutları üzerinden
Sonra güneşi,toprağı
Bir bir…
Ah karanlıklara gömecekler seni
Dört koldan yapacaklar bunu
Zakkum kokacak nefesleri
Yavaş yavaş alacaklar
Gözlerinden ışığı
Saat gecenin üçü
Yapacaklar
Kimseler yokken
Sokak köpekleri  elini ayağını çekmişken
Kıstıracaklar
Kıyacaklar sana inan bana…

(Ali İsmail'lere...)


20 Kasım 2013 Çarşamba

Engereğin Gözü


Sürgülendi sonra kapı nedensiz
Aralık kalmasın diye
Sürgülendi bilmem kaç harfle
Soğuk çok soğuk
Yürekleri sağır edecek bir sessizlikle
Bitecek yediveren gülleri
Yitecek şimdi
Engerek olacak kalbim
Zehrini usul usul içerek…

2 Ekim 2013 Çarşamba

Bir Düşün Hikayesi



Tut ki çiçekler açar içimde
Durmadan,hiç durmadan
Boy verirler.
Tut ki sevdim seni
beklentisiz…
Sokak başlarında bekledim tut ki.
Islandım sonra…
Cigaramın dumanı yakar gözümü
Boğuk boğuk öksürtür
Utanıp,sıkılırım sonra
Sokak köpekleri bile umursamaz beni
Havlamaya  yeltenmez tut ki
Bozuk yollar,sarı sıcak sokak lambaları
Yoldaş olur şimdi bana.
Tuttursam o an bir türkü hisli
Ve bir ıslık…
Belki gerçek yapmaya o düşü.
Tut! Çiçekler açsın içimizde.


17 Eylül 2013 Salı

Karışık karmaşık



Hiç yoktan boktan bir acının içine düştük,
Hiç yoktan
Pencerenin sarı ışığını gözledik
Bazen ellerimiz ceplerimizde
Belki perdenin sarsılması bile
bir tebessüm için yeterdi.
Şanslıysak,gül bahçesindeysek eğer
Göz göze gelmişsek,açmışsa dallarında güller
Uzakta çok uzakta martı sesleri çalınmışsa kulaklarımıza
Kaldırıp kafayı göğe
Haykırmalıydık sanki.
Güzeldi çünkü dünya,
Güzeldi yaşamak
Güzeldi gözlerinin içine bakıp
Bu acının içinde kaybolmak…

14 Eylül 2013 Cumartesi

Kayboluş


















Anne
Güzel mi kızın?
İyi mi oğlun?
Babam köşesinde mi hala?
Mutfak pencerende duruyor mu küpeli?
Kiremit duvarlar ısınır mı yaz günleri?
Çatıdan süzülür mü yağmur isli?
Anne
Garipsedin bilirim bu gidişi
Beklersin geleyim
Uzak bir silüet gibi 
Buğulu,karmaşık…
Yaklaşıp atılayım boynuna sonra.
Mis gibi mis gibi koklayayım boynunu.
Bir bilsen yumruktur boğazımda hayallerim
Yutkunamam
Sana gözyaşı bana mümkünsüz bir beklenti
İşte papatya biter çokluk toprağımda
İsterim toplayıp getireyim taç yapayım başına
Bundandır işte umarsızlığım.
Ben yittim anne…






6 Eylül 2013 Cuma

Ebedi



Bir serçe su içer şimdi içimde
Ürkek,telaşlı
Nasıl korumuşsa meyvesini o ceviz
Titrerim üstüne,alsam avucuma
Açarsam ellerimi kaçacak sanki
Tutarsam yüreciği küt küt
Ne demeli şimdi ona
Yalanım yok anlasa
Anlasa  burasıdır yuvası
Dolaşa dursa ağaç dallarında
Şehir meydanlarında
Akşam olunca dönüp gelse içime
Ekmek kırıntılarıyla doysa
Su içse,kana kana içse
Alsam  sonra yine  avucuma
Masum bir öpücük kondursam
Belki bilir ebedi yurdunu
Vatanın burası desem
 hüküm sür toprağında…

5 Eylül 2013 Perşembe

Durdun


Durdun durdu dünya
Baktın gözlerine,
Yok gayrısı artık
Gün ağardı bak
Boyadı sarıya evleri
Yola koyuldu uykulu babalar…
Ana kucağında uyuyan bebeler
Açar gibi oldu gözünü.
Sonra bir daha durdun
Durmuştu zaten dünya
Kızıla boyandı yer,gök…
Ellerinde poşetler tozlu yolları aşıp da
Geldi o emek varsılı babalar.
Topladı eteğini koca ana
Tuttu kolundan bebenin.
Pişirdi eteklerindekiyle aşını.
Dedim ya kenar mahalleye erken iner akşam 
Erken iner kaygılar erkenden
Gün batar batmaz,
Sokak lambaları yanıp
Kapılar kapanır kapanmaz
Durdun evet
Ve durdu dünya…


13 Ağustos 2013 Salı

Hâlâ


               


Gözleri çocuk hala.Mavi mavi,çakmak çakmak gözleri…Hala beş yaşındaki bir çocuk.Kenar mahallenin çamurlu sokaklarında üstünü başını batırmış bir çocuk.Üç tekerli bisikletiyle atlaslarda,sonsuz hayaller dünyasında kaybolan bir çocuk.Sorarsan ona ayakları yere değsindir.Oturduğu divanın ucuna ucuna oturur bu yüzden.Yine de değmez ayacıkları bir türlü yere.İşte çocuktur en fazla.Kimsenin görmediği bir çocuk.Gizlinin saklının yanında hiç umursanmadan konuşulduğu bir çocuk.Kara kışın sıfatına yakışır günlerinde sobanın kıyıcığına sokuluvermiş,yanakları al al bir çocuk.İlk ritm derslerini sobanın üzerine dökülüp patlayan su damlacıklarından alan.Pencerenin buzunu minicik elleriyle çözemeyince nefesindeki sayısız hohlamaya bırakan bir çocuk.Güç bela açtığı aralıktan serçe kuşlarının haline acıyan bir çocuk.Keşke içeri alıp da yüreğinin sıcağına koyabilsem diye düşünen çocuk.Kavak ağaçlarının boy verdiği,gri gökyüzüne  mavi gözleriyle can vermeye çalışan mini mini bir çocuk…

Şimdi gözleri hala çocuk.Adam olmuş yüzünde büyümemiş bir çocuk selamı.Ayacıkları yere değen,sobanın huzur veren sıcağını arayıp duran o çocuktan,çocukluktan geriye kalan bir çift derya deniz göz.Kim bilir hala çocuk,hep çocuk…